2 Ocak 2012 Pazartesi

ÜNİVERSİTEYE GİRİŞ SİSTEMİ


ÜNİVERSİTEYE GİRİŞ SİSTEMİ
MEVCUT DURUM ve ÖNERİLER
Giriş
Ülkemizde Yükseköğretime öğrenci alınışı merkezi sınav ve merkezi yerleştirme ile yapılıyor. ÖSYM, 19 Kasım 1974 tarihinde, Üniversitelerarası Kurul tarafından, 1750 sayılı Üniversiteler Kanununun 52. Maddesine göre, "Üniversitelerarası Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezi (ÜSYM)" adıyla kurulmuştur. 1981 yılında yürürlüğe giren 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu ile Yükseköğretim Kuruluna (YÖK) bağlanarak "Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezi (ÖSYM)" adını almıştır.
ÖSYM tarafından her yıl öğrenci seçmek amacıyla sınav/sınavlar gerçekleştirilir. Sınav sistemi şimdiye kadar defalarca değiştirilmiş, son olarak da 2010 yılında üç aşamalı bir sınav uygulanmaya başlanmıştır.
Aileler ve öğrenciler açısından adeta bir ölüm kalım savaşı gibi algılanan bu sınav, bir taraftan yarattığı gerginlik ve başaramama  korkusu, diğer taraftan başarısızlık durumunda geleceğe dair öğrencilerde ve ailelerde ortaya çıkan kaygılar ve ortaöğretim sistemi üzerindeki pek çok olumsuz etkisi vb. nedenlerle eleştirilmektedir. Daha da kötüsü, bu yıl yapılan Yüksek Öğretime Geçiş Sınavında  (YGS)  ortaya  çıkan şifre skandalı sistemi uygulayan kurumlara olan güveni neredeyse tamamen ortadan kaldırıcı özelliktedir.
Ortaöğretim (lise) başarısına dayanmayan sınav sistemi ortaöğretimi işlevsizleştirmektedir.  Genç kuşakların yetişmesinde ortaöğretimin rolü geri plana itilmiştir. Özellikle lise son sınıflar işlevsiz hale gelmiştir. Dershaneciliğin olmazsa olmaz hale gelmiş olması, bir yandan ailelere büyük mali yük getirmekte bir yandan da dershaneye gidemeyenler açısından ortaya çıkan erişim eşitsizliği ile toplumdaki adalet algısını zedelemektedir.
Türkiye’nin sahip olduğu genç nüfus, yükseköğretime giderek artan talep, zorunlu temel eğitimin sekiz yıla çıkmış olmasıyla ortaöğretim öğrenci sayısının artmasının beklenmesi, gelecekte zorunlu eğitim süresinin uzaması olasılığı da üniversiteye giriş sistemi üzerindeki baskıyı artıracaktır.
Türkiye bir yandan demografik özelliklerini, diğer taraftan eğitime erişimde adaleti ve ortaöğretim kalitesini artırmayı da içerecek biçimde üniversiteye giriş sisteminde köklü bir yeniden yapılanmaya gitmek zorundadır.


Üniversiteye girişle ilgili durum tespiti ve çözüm önerilerimiz aşağıdaki alt başlıklarda incelenmiştir.
  1. Nüfus ve Yükseköğretime talep
  2. Okullaşma oranları
  3. Dünyada ve Türkiye’de üniversiteye giriş sistemleri
  4. Türkiye’de  2010 yılı üniversiteye giriş sınavlarına ait bazı sayısal veriler
  5. Çözüm önerileri

  1. 1. Nüfus ve Yükseköğretime talep
31 Aralık 2009 tarihi itibarıyla Türkiye nüfusu 72.561.312 kişidir. Türkiye genç bir nüfus yapısına sahip. Ülkemizde ortanca yaş 28,8’dir. Ülkemiz nüfusunun % 26’sı 0-14 yaş grubunda, % 7’si ise 65 ve daha yukarı yaş grubunda bulunmaktadır (Türkiye İstatistik Yıllığı, Turkey’s Statistical Yearbook 2009).
Ekonomik ve sosyal yapıdaki değişimlerle nüfus artış hızında düşme başlamış olup 2025'den itibaren nüfus artış hızı dengelenecek ve tersine bir grafik çizeceğiz. 2025 yılına ait kestirimlere göre 2008 yılında 6 milyon 126 bin olan 15-19 yaş grubu nüfusunun 2013 yılında 6.434.000 olacağı, daha sonra azalma eğilimine girerek 2025 yılında 6. 219.000’a ineceği tahmin ediliyor (Tablo 1).
Buradan çıkartılacak sonuç şudur ki geleceğe yönelik yükseköğretim talep artışı genç yaş grubunun nüfus artışından kaynaklanmayacak.

Yaş grubu
2008 yılı
2015 yılı
2025 yılı
0- 4
6 263
6 214
6 042
5- 9
6 288
6 246
6 124
10-14
6 448
6 268
6 189
15-19
6 126
6 373
6 219
20-24
6 232
6 233
6 232
25-29
6 513
6 144
6 331
Tablo 1 : Yaş grubuna göre yıl ortası nüfus projeksiyonları
(Kyn: TÜİK)


Ülkemizde yükseköğretime talep artışını yaratacak başlıca nedenler;

  1. Bilgi toplumunun nitelikli işgücü talebi,
  2. Bireylerin yeni meslek veya kariyer arayışları, maaşlarında artış sağlama düşünceleri gibi nedenlerle yeniden eğitim alma istekleri (Bu talep yükseköğretimde şimdiye kadar yaşanmamış olan ve 24-34 yaş grubundan oluşan bir yeni öğrenci tipi yaratmıştır. ABD’de yeni öğrenci oranı yüzde 25’in üzerine çıkmıştır),
  3. Yaşam boyu öğrenme felsefesinin yaygınlaşması,
  4. Yükseköğretimin bireysel getiriyi artırması,
  5. Eğitimin, demokratikleşme sürecinin bir parçası olarak kabul edilmeye başlanması,
  6. Türkiye’de okullaşma oranının gelişmiş ülkelere göre hala ciddi oranda geri oluşu gibi nedenlerle olacaktır.



  1. 2. Okullaşma oranları
Ülkemizde 2000/2001 döneminden bu yana yükseköğretimde okullaşma oranları Tablo 2’de verilmiştir.

Yıl
Okullaşma oranı


Toplam
Erkek
Kadın
2000/01
Brüt
22,25
25,55
18,79

Net
12,27
13,12
11,38





2001/2
Brüt
23,37
26,59
19,99

Net
12,98
13,75
12,17





2002/3
Brüt
27,12
31,00
23,04

Net
14,65
15,73
13,53





2003/4
Brüt
28,15
32,23
23,88

Net
15,31
16,62
13,93





2004/5
Brüt
30,61
34,79
26,63

Net
16,60
18,03
15,10





2005/6
Brüt
34,46
38,78
29,94

Net
18,85
20,22
17,41





2006/7
Brüt
36,59
41,07
31,89

Net
20,14
21,56
18,66





2007/8
Brüt
38,19
42,62
33,56

Net
21,06
22,37
19,69





2008/9
Brüt
44,27
49,05
39,28

Net
27,69
29,40
25,92





Tablo 2: Türkiye’de Yükseköğretimde Okullaşma Oranları.
(Kyn. Türkiye İstatistik Yıllığı, Turkey’s Statistical Yearbook 2009)


Okullaşma oranlarımız OECD ülkeleri verileri ile karşılaştırılırsa:
15-19 yaş grubunda okullaşma oranı Türkiye’de % 45.9’dur. Bu ölçütün OECD ortalaması 81.5, Avrupa Birliği (EU19) ortalaması % 84.9 (Kyn: OECD, Education At A Glance, 2010) . Tüm OECD ülkeleri arasında okullaşmada en geri ülkeyiz. Diğer yaş gruplarında da hemen hemen benzer durum mevcuttur.

  1. 3. Dünyada ve Türkiye’de üniversiteye giriş sistemleri

Yükseköğretim talep eden nüfus ile yükseköğretim kurumlarının sayısı arasındaki arz talep dengesizliği tam karşılansa bile program tercihleri nedeniyle yine de bir seçme sistemi kurulması gereklidir. Kaldı ki talebin tamamen karşılanması da yakın orta vadede mümkün gözükmüyor.
Her ülke kendi koşullarına göre geliştirdiği seçme sistemlerine dayanarak yükseköğretime öğrenci almaktadır. Gelişmiş ülkelerin önemli kısmında seçme sisteminin ortaöğretim başarısını göz önüne aldığı görülecektir.  Bu ülkelerdeki sistemlere genel olarak bakıldığında Türkiye’dekine benzer bir sistemin uygulanışı seyrektir (Bkn. Tablo 3) .
3.1. Gelişmiş ülkelerdeki üniversiteye giriş sistemlerinin özellikleri
a)      Üniversiteye girişi belirleyen en temel öğe ortaöğretim başarısıdır.
b)      Türkiye bu ülkelerin hemen tamamından farklı bir sistem uygulamaktadır.
c)      Türkiye’deki dev dershane sektörünü yaratan gerçek neden üniversiteye girişin ortaöğretim başarısından kopuk olmasıdır. Türkiye’de uygulanan ağırlıklı okul başarı puanı yabancı ülkelerin ortaöğretime dayalı sistemlerinin yanında anlamsız kalmaktadır.
d)     Lise bitirme sınavı (baccalauréatAbitur, olgunluk sınavı) uygulaması özellikle Avrupa ülkelerinde yaygındır.
e)      Bazı ülkelerde erken yaşlarda mesleki eğitime yönlendirme yapılıyor olması (örn. Almanya) dikkat çekicidir.
f)       Bazı ülkelerde lise bitirme ve merkezi sınav sonuçlarından sonra öğrenci alımlarını üniversiteler kendileri yapmaktadırlar.
g)      İspanya, Rusya, Japonya, Çin Halk Cumhuriyeti de Türkiye gibi, lise bitirme sınavı yapmayan ve merkezi sınav yapan ülkelerdir. Japonya, Rusya ve Çin sadece merkezi sınav yapar. İspanya lise notlarını da göz önüne alır.



Ülke
Yöntem
ABD
Üç ölçüt kullanılıyor
  1. Lise mezuniyetinde % 25’lik dilime girmiş olma
  2. Ülke çapında yapılan SAT (Scholastic Aptitute Test and the Scholastic Assesment) veya ACT (National College Admission and Placement Examination) sınav puanı
  3. Referans mektupları

İngiltere
Öğrencilere ortaöğretim ardından, üniversite eğitimi ya da mesleki eğitim alabilme fırsatı olmak üzere iki seçenek sunulur. Üniversiteye
gitmek isteyen öğrenci bitirdiği okulda iki yıl daha İleri Düzey Genel Eğitim Diploması (Advanced level General Certificate of Education)alabilmek için eğitimlerine devam ederler (Not: Advanced kelimesinin ilk harfiyle başlatarak bu aşamaya kısaca A-level denilmektedir). Üniversiteye girebilmesi için 3 dersten A-level almış olması gerekir.
Fransa
Lise bitirme sınavını (baccalauréat) geçmek, üniversiteye giriş için gerekli tek şarttır.
Seçkin üniversitelere (Grandes Écoles, Instituts D’études Politiques, Instituts Universitaires de Technologie, vb.) gitmek isteyen öğrenciler, baccalauréat dışında, üniversitelerin düzenlediği başka sınavlara girmek zorundadırlar.
Almanya
Yükseköğretim kurumlarına giriş için Abitur denilen lise bitirme sınavlardan geçmek gereklidir.
Ancak bu aşamadan önce oldukça erken yıllarda başlayan yönlendirmeler vardır.
Dört yıllık ilköğretim sonrası öğrenciler mesleki yönlendirmeye geçmektedir. İlköğretim sonrası herkes  standart okullara gitmez. Mesleğe yönlendirme amacıyla eğitim yoğunlukları ve süreleri farklı olan okullara devam ederler.

Avusturya
Lise Bitirme Sınavlarına göre yerleştirme yapılır.

Finlandiya
Toplam 12 yıl süren eğitim sonrası üniversiteye giriş için ulusal yeterlilik sınavı veya mesleki yeterlilik sınavlarında başarılı olmak gereklidir.
Hollanda
Hollanda’da dokuzuncu sınıfta mesleki yönlendirme yapılmaktadır.
Öğrenciler lise mezuniyet sınavındaki başarılarına (6–7 dersten oluşan Bakalorya sınavı sonuçlarına) göre üniversitelere yerleştirilmektedir.

Avustralya
Eyaletler tarafından düzenlenen lise bitirme sınavı ve yine eyaletler tarafından düzenlenen merkezi sınavlara göre öğrenciye bir puan verilir. Yerleştirmeler buna dayalı olarak merkezi yolla yapılır.
İsveç
Avrupa’da yaygın olan lise bitirme sınavı uygulamayan ülkelerden birisidir. Ancak üniversiteye girişte en önemli ölçütler, öğrencinin lisede aldığı notlar ve genel bir yetenek sınavında aldığı puandır.
Japonya
Yükseköğretime girişte çok yüksek rekabete dayanan zorlu bir sınav sistemi vardır ve sınav cehennemi olarak adlandırılmaktadır.
Çin
Merkezi sınav uygular.
Rusya
Merkezi sınav uygular.
İsrail
Lise Bitirme Sınavları ve standart yetenek sınavına göre öğrenci alınır.
Tablo 3: Seçilmiş Ülkelerde Üniversiteye Giriş Sistemleri

3.2. Türkiye’de üniversite seçme ve yerleştirme sisteminin olumsuz yanları
3.2.1.      Sınavlara hazırlık amacıyla öğrenciler dershanelere yönelmiş olup bu durum ortaöğretim son sınıfta yoğun devamsızlık yaratmaktadır. Ortaöğretim amacından kopmuştur. Müfredat işlenmemektedir.
3.2.2.      Sınav hazırlıkları ailelere büyük mali yük getirmektedir. Dershanelerin toplam cirosunun üniversitelerin tümüne birden bütçeden ayrılan ödenekten fazla olduğu belirtilmektedir.
3.2.3.      Yoğun sınav hazırlığı nedeniyle öğrencilerin sosyalleşmesi bozulmaktadır.
3.2.4.      Dershaneye gidemeyenler açısından ciddi bir erişim eşitsizliği ortaya çıkmakta, toplumda adalet duygusu örselenmektedir.

  1. 4. Türkiye’de  2010 yılı üniversiteye giriş sınavlarına ait bazı sayısal veriler.
11 Nisan 2010’da yapılan Yükseköğretime Geçiş Sınavı (YGS) ile 19-20 ve 26-27 Haziran 2010’da yapılan Lisans Yerleştirme Sınavları (LYS) sonuçlarına ağırlıklı ortaöğretim başarı puanlarının katılması ile hesaplanan Y-YGS ve Y-LYS puanlarına göre adayların yükseköğretim programlarına merkezi yerleştirme işlemlerine ait bazı veriler aşağıdadır (Tablo 4, 5, 6, 7).

Tablolar incelendiğinde görülüyor ki:
  1. Üniversiteye giriş sınavı için başvuran tüm adaylar değerlendirildiğinde:
    1. Başvuran toplam 1.587.410 adayın 561.003’ü örgün yükseköğretim programlarına, 202.513’i açık öğretim programlarına olmak üzere toplam 763.516 (%48) öğrenci üniversiteye girmeye hak kazanmıştır.
    2. Bu verilere göre bu yıl 823.894 (%52) öğrenci üniversiteye girmek üzere başvuruda bulunmuş ve açıkta kalmıştır.
    3. 2010 tercih aşamasına gelen ve tercihte bulunanlara göre değerlendirildiğinde
      1. Tüm aşamaları geçen ve tercih yapan 1.104.763 öğrencinin ancak 561.003’ü (%50,8) örgün yükseköğretim programlarına yerleştirilebilmiştir. Yani bu yıl tercih yapanlardan 543.760 (% 49,2) öğrenci örgün yükseköğretim programlarına girememiştir.
      2. Tüm aşamaları geçen ve tercih yapan 1.104.763 öğrencinin 202.513’i (%18) açık öğretim programlarına yerleştirilmiştir.
      3. Tüm aşamaları geçen ve tercih yapan 1.104.763 öğrencinin toplam 763.516’sı (%69) örgün ve açık öğretim olmak üzere yükseköğretim programlarına girmiştir. 341.247 (% 30,8) öğrenci açıkta kalmıştır.
Lise
Meslek Liseleri
Toplam
Sınava Giren
Sınavsız Geçiş
Tercih Yapma
Hakkı Olanlar
1.031.769
371.363
139.451
1.542.583
Tercih Gönderenler
755.133
273.892
75.738
1.104.763
Tablo 4:  2010 yılı sınavları sonucunda Tercih Yapma Hakkına Sahip Olan ve Tercih Gönderen Aday Sayıları.



Lisans
Önlisans
Toplam
Devlet Üniversiteleri
299.404
276.917
576.321
Vakıf Üniversiteleri
44.179
32.063
76.242
KKTC Üniversiteleri
15.356
1.706
17.062
Diğer Ülkelerdeki Üniversiteler
2.029
150
2.179
Toplam
360.968
310.836
671.804
Tablo  5: Örgün Yükseköğretim Programlarının Kontenjanları
Lisans
Önlisans
Toplam
Yerleşen
Boş
Yerleşen
Boş
Yerleşen
Boş
Devlet Üniversiteleri
287.857
11.547
219.271
57.646
507.128
69.193
Vakıf Üniversiteleri
35.104
9.075
13.668
18.395
48.772
27.470
KKTC Üniversiteleri
3.793
11.563
147
1.559
3.940
13.122
Diğer Ülkelerdeki Üniversiteler
1.115
914
48
102
1.163
1.016
Toplam
327.869
33.099
233.134
77.702
561.003
110.801
Tablo 6: Örgün Yükseköğretim Programlarına Yerleşen Aday Sayıları
Lisans
Önlisans
Toplam
Kontenjan Sınırlaması Olmayanlar
84.682
103.579
188.261
Kontenjan Sınırlaması Olanlar
13.100
1.152
14.252
Toplam
97.782
104.731
202.513
Tablo 7: Açıköğretim Programlarına Yerleşen Aday Sayıları
  1. 5. ÇÖZÜM İÇİN SEÇENEKLER VE ÖNERİLER
5.1.             Arz (kontenjanlar) ve talep arasındaki dengesizliğin çözümüne yönelik yani üniversite sayısının talebi karşılayacak hale getirilmesi sorunun kökten çözüm araçlarından birisidir.  Yukarıda da belirttiğimiz üzere arz talep dengesizliği tam karşılansa bile program tercihleri nedeniyle yine de bir seçme sistemi kurulması gereklidir.  Türkiye’nin yükseköğretimde okullaşma bakımından hala geri durumda olması nedeniyle her durumda arzın artırılması zaten gereklidir.
ÖNERİ:  Yeni üniversiteler kurulmalıdır.
Yeni üniversiteler yeni kaynak gerektirir. Kamudan ayrılan kaynakların artırılmasından daha önemlisi kaynakların çeşitlendirilmesidir. Bu da yükseköğretimin finansmanında yapılacak radikal değişikliklerle mümkündür.
5.2.   Arzın çeşitlendirilmesi
5.2.1.      Meslek Yüksek Okulları bu amaçla kullanılabilecek önemli araçlardır. Öğrencilerin kısa sürede meslek sahibi olabilmelerine olanak sağlaması önemli avantajlarıdır. Ancak şu anda ülkemizde prestijlerinin düşük olması gibi önemli dezavantajları vardır.
ÖNERİ: Yükseköğretimin önemli bir parçası olan Meslek Yüksek Okullarında ivedilikle reform yapılmalıdır.
5.2.2.       Gelişmiş ülkelerde bugün lisans diplomaları hatta yüksek lisans ve doktora dereceleri bile internet üzerinden yapılan uzaktan eğitimle verilmekte ve bu sektör eğitimde giderek büyümektedir. Türkiye bu uygulamada çok geride kalmış gözüküyor. Bu ve benzeri yöntemler arzın artırılmasında önemli bir araç olacaktır
ÖNERİ: Arzın çeşitlendirilmesi için bilgi iletişim teknolojilerindeki gelişmelerden yararlanılmalıdır.
5.3.   Üniversiteye girişte ortaöğretim başarısının değerlendirilmesini ön plana çekmek en önemli adım olacaktır. Ortaöğretimin öğrenci gelişimindeki etkisi yadsınamayacağına göre çökmüş olan bu sistem canlandırılmalıdır. Özellikle lise son sınıflar ikinci yarıyıldan itibaren boştur ve hastalık raporu alan öğrenciler okul yerine dershaneye gitmektedir. Çünkü öğrenciler, onlara dershanelerde anlatılanlardan test yöntemiyle seçileceklerini iyi bilmektedirler. Lisede devamsızlık Türkiye gerçeği olmuştur. Okul yöneticileri sınava doğru, öğrencileri okulda tutamamaktadırlar. Çünkü ÖSS başarısı okuldan değil dershaneden geçmektedir. Bu sağlıksız durumun ivedilikle ortadan kaldırılması gereklidir. Eğitimciler de böyle düşünmektedir
ÖNERİ:  Avrupa ülkelerinin pek çoğunda uygulanmakta olan lise son sınıf bitirme sınavı (OLGUNLUK SINAVI) konulmalıdır.
Lise bitiminde olgunluk sınavı öneren ve destekleyen referanslar:
  1. 17. Milli Eğitim Şurası (2007).
  2. Yükseköğretim Kurulu’nun hazırladığı 2007 tarihli TÜRKİYE’NİN YÜKSEKÖĞRETİM STRATEJİSİ raporu.
  3. Prof. Dr. Üstün Ergüder, Prof. Dr. Mehmet Şahin, Prof. Dr. Tosun Terzioğlu, Prof. Dr. Öktem Vardar: Neden Yeni Bir Yükseköğretim Vizyonu? Sabancı Üniversitesi, İstanbul Politikalar Merkezi.
  4. Avrupa ülkelerinin çoğunda uygulanan lise sonrası benzer sınavlar.

Avrupa ülkelerindeki yaygın olan, MEB, YÖK ve pek çok başka kurum ve eğitimcinin önerdiği ortaöğretim başarısına dayalı sınav sistemine ısrarla geçilmiyor olmasını anlamak zordur.
  • Lise son sınıf bitişinde yapılacak olan ve lise müfredatının sorulacağı sınav üniversiteye girişte ağırlığa sahip sınav türü olmalıdır. Böylece liseler kaybettikleri kimliğe kavuşacaklardır
  • Lise bitirme sınav puanları üniversiteye girişte esas ağırlığa sahip olmalıdır. Bu durumda dershane olmazsa olmaz mantığı ve gerçeği ortadan kalkacaktır.
  • Bu mantığın ortadan kalkmasıyla ailelere binen büyük mali yük azalacak/kalkacaktır.
  • Dershane ağırlığının ortadan kalkması/azalmasıyla, yaşanmakta olan eğitimde erişim eşitsizliği azalacak/kalkacaktır.

5.4.   Lise bitirme sınavları ve buradan alınacak puanlar dışında, ağırlığı oran olarak daha düşük bir merkezi sınav yapılabilir. Ülke çapında genel bir değerlendirmeye fırsat vermesi bakımından böyle bir sınav, gelişmiş ülkelerde de benzerleri olan bir yöntemdir.
ÖNERİ: Lise bitirme sınavlarına ek olarak ve ağırlığı lise bitirme sınavından düşük olmak üzere üniversiteye girişte merkezi sınav uygulanmalı, merkezi sınavın ağırlık katsayısı zaman içinde düşürülmelidir.
Merkezi sınav şimdiye kadar olduğu şekilde ÖSYM tarafından yapılmalıdır. Ancak 2010 yılında KPSS sınavlarında yaşanan olumsuzluklar ve 2011 yılındaki YGS şifreleme krizinin izleri hızla silinebilmelidir.
5.5.   Olgunluk sınavı, düşük ağırlığa sahip merkezi sınav ve merkezi yerleştirme uygulaması kısa vadede üniversiteye giriş yöntemi olmalıdır. Bunun ardından ulaşılması gereken uzun erimli hedef üniversitelerin bu sınav ve puanlara göre kendilerinin öğrenci almaları olmalıdır.
ÖNERİ: Orta vadeli hedef ortaöğretim başarı puanı ve merkezi sistem puanlarına göre üniversitelerin öğrenci alımlarını kendilerinin yapmasıdır.



5.6. Dershanecilik sistemi üzerine
Ailelere büyük maddi yük getiren ve öğrenciler arasında eşitsizliği besleyen dershanecilik sistemini yasaklamak veya engel koymak yanlıştır.
Üniversiteye girişte ortaöğretim başarısına yönelmek ve lise bitişinde yapılacak olgunluk sınavları doğal olarak sınavın ağırlığını okula kaydıracaktır.
Olgunluk sınavları ile birlikte ağırlığı azaltılarak sürecek olan merkezi sınav hazırlığı için öğrencilerin bir kısmı dershanelere yine gidecektir. Ancak devlet çağın bilgi ve iletişim teknolojilerini kullanarak erişim sorunu olan öğrencilere dershane desteği verebilir.
ÖNERİ: TRT ve Anadolu Üniversitesinin açık öğretimle ilgili büyük bilgi ve deneyiminden yararlanarak TV ve/veya internet üzerinden merkezi sınava yönelik hazırlık kursları düzenlenebilir. Bu uygulama dershaneye gidecek maddi gücü olmayan öğrenciler için büyük fırsat olacaktır.

Hiç yorum yok: